80’lerin ortasında birkaç tane pop hiti yaratmış olan Nik Kershaw böylece kendisini piyasada önemli bir şarkı yazarı olarak ispatlamış oldu. Kershaw müzikal kariyerine gençlik yıllarında gitar çalmayı öğrenerek başladı. 1974’te Deep Purple coverları çalan ve kendisinin de ilk grubu olan Half Pint Hogg’a katıldı.Yine de müzikal ilgisi sadece heavy metal ile sınırlı olmadığı için okuldan ayrıldıktan sonra Fusion adlı jazz-funk tarzında müzik yapan bir gruba katıldı. 70’lerin sonlarında Fusion adlı bu grup «Til I Hear From You» adında bir album çıkardı.Grubun dağılmasıyla beraber Kershaw, Nine Below Zero’nun menajeri Micky Modern’ın yardımı ile MCA Records’la bir anlaşma imzaladı.
1983 yılında ilk solo single çalışması olan «I Wont Let the Sun Go Down on Me»i piyasaya sürdü ve İngiltere listelerinde 47 numaraya kadar ulaştı. Bir sonraki single «Wouldn’t It Be Good» yine İngiltere’de 5 numaraya kadar çıkarken, Amerika’da 46 numaraya çıkmayı başarabildı. Bu başarı onun İngiltere’de yıldızlaşmasını sağladı ve hemen ardından «I won’t Let the Sun Go Down on Me» adlı şarkı 1984’te tekrar piyasaya sürüldü ve çok sayıda başka hitlere de önderlik ederek bu defa 2 numara oldu. 1986’da çıkardığı 3. albüm Radio Musicola diğer albümler kadar başarılı olmadı. Kershaw böylece düzenli olarak albüm çıkarma ve konser vermeye de ara verdi. Her ne kadar 1990’da The Works adlı albümü yayınlamış olsa da 1980’lerin sonlarından sonra müzikal olarak yapmış olduğu çalışmalar daha çok şarkı sözü yazarlığı üzerineydi. İçlerinde Chesney Hawkens’ın hit single’ı «The One and Only»nin de bulunduğu pek çok şarkıcıya çok sayıda şarkı yazmıştır. Yıllardır başka sanatçılar için yazdıktan sonra Kershaw i Pyramic Records’tan çıkan 15 Minutes adlı albümle tekrar geri döndü. Nik Kershaw 2005 yılında Then & Now: the Very Best of Nik Kershaw adlı toplama albümle geri döndü.