Erkut Taçkın, 1942 doğdu. 1955 yılında Deniz Harp Okulu öğrencileri tarafından kurulan Genç Denizciler orkestrasına katılarak müzik hayatına atıldı. Genç Denizciler (Somer Soyata Orkestrası olarak da bilinir.) topluluğu, ilk sahne deneyimini 14 Mart 1956 tarihinde gerçekleştirilen Askeri Tıbbiyeliler Balosunda yaşadı. Topluluğun bu konserdeki kadrosunda Güngör Yücel, Ersin Yüce (gitar, sonradan Türkiyenin ilk elektro gitarına sahip olacaktı.), Erkut Taçkın ve Özden Ulugün vokal grupta yer alırken, Durul Gence bateri, Erkan Gürsal ise piyano çalıyordu. okul haricinde de çalmak isteyen grup bir süre sonra ismini Erkan Gürsalın takma ismi olan Somer Soyata olarak değiştirmiştir.
1961 yılının sonunda ise Erkut Taçkın, Güngör Yücel ile birlikte sivil hayata geçmeye karar verdi ve Ankaraya yerleşerek Durul Gencenin yer aldığı SSS Sextete katıldı. SSS Sextet grubu, Somer Soyata ile TED Koleji öğrencilerinden oluşan «Süeterliler» (Sweaters) grubundan müzisyenlerin ortaklaşa kurdukları bir topluluktu. İki ayrı grupta da çalışmış olan Durul Gence’nin Ankaralı ve İstanbullu arkadaşlarını bir araya getirerek oluşturduğu bu grupta, Sweaters’dan piyanist Murat Sungar ve basçı Caner Tunaman, Genç Denizciler’den solist Erkut Taçkın ve baterist Durul Gence yer alıyordu. İki grupta da yer almayan Beat Johnson (tenor saksofon) ve Bobby Roberts (vokal) bu grubun Amerikan sefaretinden transferleriydi. Konserlerde Erkut Taçkın, RocknRoll krallığından twist krallığına geçişini simgeleyen «Let’s Twist Again» adlı Chubby Checker coverını da yorumluyordu.
Ne var ki, 1962 yılının yaz aylarında Erkut Taçkın Almanya’ya işçi olarak gitmeye karar verdi. Bu dönemde Münih’teki arkadaşlarının daveti ile aralarında Alman müzisyenlerin de bulunduğu Tanju Öğe, Erol ? ve Tuncay ? gibi müzisyenlerden kurulu Black Pointse katıldı. Grup, 1966 yılına kadar Münih’te müzik yaptı. 1965 yılında Alpay ve Arkadaşları grubundan ayrılan Durul Gencenin Almanyaya geçişi ile Erkut Taçkın ve Durul Gence 5lisi adını aldı. 1966 yılında ülkemize gelen topluluk, vokalde Erkut Taçkın, bateride Durul Gence, orgda Tanju Öğe, ritm gitarda Sepp Federauer, solo gitarda Fritz Lutz ve basta Heinz Escher’den oluşuyordu. Grup, Türkiye’ye geldikten sonra beat müziğinin sürükleyici lokomotif gruplarından biri oldu.
Odeon şirketiyle anlaşıp dört-beş tane plak dolduran grubun plakları coverların yanısıra Taçkın’ın yaptığı beat tarzı besteleri de içeriyordu. Konserlerde ise beat yanında «Akkoyun», «Karakoyun» gibi erken Anadolu Pop örnekleri de veriyorlardı. Ancak, Taçkın, bu çalışmaları rock müziğinin bir uzantısı olarak görüyor; bu nedenle de sentez vb. kelimelerle formülize etmeye çalışmıyordu.
Grup, 1966 yılında bir kadro değişikliğine uğrayarak, Fritz Lutz, Metin Altın (saksofon, flüt), Okan Dinçer (org), Boo Suder (bas ve gitar), Durul Gence ve Erkut Taçkından oluşan bir kadroya evrildi.
1967 Mayısında ise easy listening ve stüdyo orkestrası olma yönünde değişim geçiren Durul Gence 5lisinden Okan Dinçer ile birlikte ayrılan Taçkın, Dinçerin kurduğu Okan Dinçer ve Kontrastlar ile birleşti. Zafer Dilek (solo gitar), İzzet Bici (ritm gitar),Taner Öngür (bas), Türker Özdoğan (tenor saksafon), Metin Tükenmez (bateri) ve Okan Dinçerden (org) oluşan topluluk ile Taçkının tek 45liği ise 1968 yılında yayınlanan Mühür Gözlüm-Özlem idi.
1968 yılında Kontrastlardan ayrılan Erkut Taçkın, o yıl Emin Fındıkoğlunun kendisi için kurduğu büyük orkestra ile çalışmaya başladı. Bu orkestrada Durul Gence ve Yurdaer Doğulu da yer almıştı.
1969 sonrasında ise Erkut Taçkının evlilik ve iş hayatına paralel kısa süreli gazino ve klüp çalışmalarında bulunduğunu görmekteyiz. Disko Plak için Son Gece-Komşu Kızı adlı şarkıları seslendiren Taçkın, türünün hayli dışında olan bu iki zararsız çalışma vesilesiyle herhangi bir çıkış yapamadı. Bu plağın ardından yayınlanmış kayıt anlamında uzun süreli bir sessizliğe bürünen Taçkın, bu süre içerisinde yılda 1 ay sahne çalışması yapmakla ikame etti.
1974 yılının Ekim ayında Disko Plağın devamı olan Diskotürden «Erkek Olana - Gitmek Düştü Bana» (dt 5156) adlı bir 45lik yayınladı. Bu plak, bir Anadolu Pop plağı gibi görünmekle birlikte blues ve big band mantığında eserlerden oluşuyordu. İkisi de kendi bestesi olan bu şarkılarda Taçkın’a Neşet Ruacan, Onno Tunç, Süheyl Denizci, Berç Yenal, Veysel Çadır gibi sıkı müzisyenler eşlik ediyordu. Taçkın, bu plağın hemen akabinde sahnede kendine eşlik edecek bir dans grubu ile anlaştı. Kumru, Osman ve Neslihan’dan oluşan grubun ismi «Action Dans Grubu» idi.
1975 yılında ise dönüşün tek bir 45likle sınırlı olmayacağı anlaşıldı. 1975 Eylülünde Taçkın ilk uzunçaları Doğa ve İnsanı Diskotür üzerinden yayınladı. Bu uzunçalarda Taçkın, «Çaren Yok» gibi çalışmalarla aynı zamanda soul’un da kralı olmaya niyetli olduğunu hissettiriyordu. Albümün tek sorunu, şarkıların çoğunun dış menşeli olmasıydı. Öte yandan, bu aksama da aslında Taçkın’ın kişilikli yorumu ile tamamen kapanıyordu.
Taçkın’a bu albümde eşlik eden ekip, Türkiye’nin en seçme müzisyenlerinden oluşuyordu. Onno Tunç, Neşet Ruacan, Nuri Bora, Elvan Aracı, Cezmi Başeğmez, Veysel Çadır, Garo Mafyan ve Süheyl Denizci gibi müzisyenlerin yer aldığı ekip, piyasa mantığının tamamen dışında bir çalışma ortaya çıkararak değerinden yıllarca hiçbir şey kaybetmeyen bir albüm kaydetti.
«Doğa ve İnsan», enerjik Rockn’Rolllardan (Daha Dün Gibi) soula (Çaren Yok), Anadolu bluesdan (Gitmek Düştü Bana), arabesk bluesa (Rüştü Demirci’den uyarlama Yalvarırım Dön Artık); baladdan (Beyaz Ev), caz tınılı şarkılara (Sen) kadar zengin bir repertuvar içeren evladiyelik bir albümdür.
1975 Eylülünde yayınlanan bu uzunçaların yayın tarihi sonrası piyasaya sürülen ilk 45’liği «Beyaz Ev - Seni Görünce» idi. Beyaz Ev Erkut Taçkın karizması ile öylesine örtüşen bir şarkıydı ki, Taçkın’ın günümüzde verdiği az sayıda konserde söylediği tek Türkçe şarkı olarak kalıcılık kazandı.
Doğa ve İnsan albümü ile dönüşünü gerçekleştiren Erkut Taçkın, 1976nın Şubat-Kasım ayları arasında Ayten Alpman ile sahnede bir ikili oluşturdu. 1977 yılında ise ilk kez müziği bırakmaktan sözetmeye başladı.
Bu kararı, 1978 yılında yayınlanan «Sevgi Çağı Çocuğu - Sorsam Ki» 45liğinde bile kapak notu olarak yer aldı. BİP tarafından yayınlanan bu plağın ilk şarkısı adı gibi sevgi dolu bir balad, arka yüzü ise soul mantığı içerisinde kotarılmış ve Taçkın’ın tavrına daha uygun bir şarkıydı.
1980 yılının hemen başında Güneyde bir otel satın alan Taçkının profesyonel müzik hayatı böylelikle sona ermiş oldu. Rock’n’Roll kralı Erkut Taçkın, profesyonel müziği bırakıp Kalkanda bir otel satın aldı. Böylelikle Taçkın müziği bırakmamakla birlikte sahneye ara vermiş oldu.
1990ların ikinci yarısında Bolluca Çocuk Köyü yararına yaptıkları konserler ile yeniden toparlanan Durul Gence ekibinin solisti olarak sahne alan Taçkın, bu konserlerde Durul Gence, Ruli Karaca, Ümit Eroğlu, Cezmi Başeğmez, Tuna Ötenel, Güray Aktalay, Neşet Ruacan, Kamil Özler ve Nükhet Ruacan gibi müzisyenlerle sahne aldı. Bu konserlerin bazılarında Süheyl Denizci de ekibe eşlik etti.
Bu çalışmalar, Ruli Karacanın ölümü, Neşet Ruacanın TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrasının yönetimine getirilmesi gibi nedenlerle bir süre sonra sekteye uğradı.
Taçkının bu orkestra sonrası ikinci önemli ekibi ise Kamil Özler ile birlikte kurdukları The Gang idi. 2000li yılların ikinci yarısından itibaren Kamil Özler, Cem Dinler, Görkem Oker ve Feyyaz Çakmak’tan oluşan grup ile çalışmaya başlayan Taçkın, günümüzde de Emre Kayhan (nefesliler), Hakan Çimenot (nefesliler), Kamil Özler (gitar), Erman Türkeli (klavye), Görkem Oker (bas), Feyyaz Çakmak (davul) şeklinde bir kadrodan oluşan benzer bir ekiple müzik çalışmalarını sürdürmektedir.
Taçkın, Metin Ersoyun kalipsoyu, Erol Büyükburçun balladları sahiplendiği dönemde ülkemizin rocknroll misyonunu sürdürdü. Denediği farklı türlerde dahi rocknroll belirleyici tavır olmayı sürdürdü. Folklorik düzenleme ve yerli bestelere de yakın duruşuna rağmen; bu tür çalışmalarını konvansiyonel bir tür olarak konumlandırdığı rockın bir parçası olarak nitelendirdi. Bu nedenle de ne Anadolu rock denilen türün varlığını kabul etti, ne de bu anlamda bir misyonerlik amacı besledi.
Bossa novadan, caza batılı zaviyeden, Anadolu rocktan arabesk bluesa yerli zaviyeden farklı türleri yorumlasa da Taçkın, Its only rocknroll; but I like it diyenler kulübündendir.